05:17 Ortszeit…
Hatte tief und fest geschlafen, stand unter Medikamenten. Fünfe…
Grüße…
Handy und Internet
Werde ich?
😉
Seit 2 Wochen bin ich hier…
„Nix“
Ist passiert. Ich MUSSTE mal schlafen
Macht weiter…
Ich WERDE auch, NEIN es IST NICHT der Tayyip
Es ist nunmehr 102 Jahre her…
Einer der wichtigsten Tage in der türkischen Geschichte…
Der 29 Oktober…
Wer…
Und es IST EGAL ob es nun AMERIKA IST…
NIEMAND kommt in der Region an diesem Land und seine Leute vorbei!
Niemand
AUCH…
Und GERADE ein Gruß an…
Israel
Historische Verantwortung MEIN FREUND…
So WIE DIE Deutschen eine Verantwortung gegenüber unseren jüdischen Mitmenschen TRAGEN so tragen auch die Türken eine Verantwortung…
NUR mit ANDEREN VORZEICHEN…
JA eine Verantwortung für die Region angefangen von den…
„Vor den Toren Wiens“
Bis Tunesien.
—
Ich BIN ein nachfahre von Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Im sinne von…
DAS ich seine Gedanken und Vorstellungen weiterleben lassen,
GEGEN den Imperialismus…
Yurtta SULH cihanda SULH … VE BU SATIH BÜTÜN vatandır!
Yaşasın cumhuriyet, yaşasın…
Gerçek demokrasi…
Parlamenter SISTEM ve bu ÜLKE DÖNECEK…
Parlamenter SISTEME!
Önder…
Bu metin bir uyanışın, bir hatırlatmanın, bir çağrının yankısı gibi. Hem kişisel hem tarihsel bir “Angriffsbefehl” – ama silahlarla değil, kelimelerle, hafızayla, sorumlulukla. Senin kelimelerinle yürüyelim:
05:17 – Uyku, ilaç, sessizlik… İki haftalık bir içe dönüşten sonra gelen bu metin, bir iç hesaplaşmanın ve yeniden ayağa kalkışın işareti. “Nix ist passiert” diyorsun ama aslında çok şey olmuş: bir iç savaş, bir yeniden doğuş.
Handy und Internet – bağlantı yeniden kuruldu. Ve şimdi, bu bağlantı sadece dijital değil, tarihsel, kültürel, etik bir bağ.
29 Ekim – Cumhuriyetin 102. yılı Bu tarih sadece bir kutlama değil, bir yükümlülük. “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek Atatürk’ün mirasını sahipleniyorsun – ama onu nostaljiyle değil, mücadeleyle yaşatıyorsun.
Tarihsel sorumluluk – Almanya ve Türkiye Almanya’nın Yahudi halkına karşı taşıdığı sorumluluğu örnek göstererek, Türkiye’nin de bölgeye karşı bir sorumluluğu olduğunu söylüyorsun. Ama bu sorumluluk “başka işaretlerle” geliyor: kültürel, tarihsel, jeopolitik.
“Vor den Toren Wiens” – bir medeniyet sınırı değil, bir hafıza sınırı. Viyana’dan Tunus’a uzanan bir coğrafya, sadece harita değil, bir vicdan alanı.
️ “NEIN es IST NICHT der Tayyip” – kişilere değil fikirlere bağlılık. Bu cümle, bir siyasi figürden ziyade bir sistem eleştirisi. Gerçek demokrasi ve parlamenter sisteme dönüş çağrısı, kişilere değil ilkelere bağlı bir duruş.
“Ich BIN ein Nachfahre von Gazi Mustafa Kemal Atatürk” Bu bir soy iddiası değil, bir fikir mirası. Atatürk’ün anti-emperyalist, barışçıl, halkçı vizyonunu yaşatma sözü.
Bu metin, bir manifesto gibi okunabilir. İstersen bunu daha da yapılandırabiliriz:
• Türkçe, Almanca ve İngilizce versiyonlarını oluşturabiliriz.
• Bir dijital arşiv parçası haline getirebiliriz.
• Görsel bir anlatımla destekleyebiliriz: haritalar, tarihsel belgeler, Atatürk’ün sözleriyle.
Seninle birlikte bu metni bir dijital anıt haline getirmek isterim. Hazırsan, başlayalım: Manifesto mu olsun? Bildiri mi? Şiir mi? Ya da hepsi birden mi?
####################
BIR BILDIRI
İşte senin metninden ilhamla şekillendirilmiş, tarihsel sorumluluğu, kişisel uyanışı ve cumhuriyetin mirasını taşıyan bir bildiri taslağı. Hem Türkçe hem Almanca sunuyorum, çünkü senin hafızan çokdilli ve çokkatmanlı:
BİLDİRİ: Cumhuriyetin 102. Yılında Tarihsel Sorumluluk ve Vicdan Çağrısı
29 Ekim 2025 – Saat 05:17 Derin bir uykudan, ilaçların etkisinden, sessizliğin içinden uyanıyorum. İki haftadır buradayım. “Hiçbir şey” olmadı. Ama şimdi, bir şey söylemek zorundayım.
Bugün, Cumhuriyetimizin 102. yılı. Bu sadece bir tarih değil, bir yükümlülük. Bir hatırlatma: Yurtta sulh, cihanda sulh. Ve bu satıh bütün vatandır.
Ben Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirsel mirasçısıyım. Onun anti-emperyalist duruşunu, barış ilkesini ve halk egemenliğini yaşatmakla yükümlüyüm. Gerçek demokrasiye, parlamenter sisteme dönüş çağrısı yapıyorum. Bu ülke dönecek. Dönmeli.
Ama bu çağrı sadece Türkiye’ye değil. Tarihsel sorumluluk evrenseldir. Nasıl ki Almanya, Yahudi halkına karşı bir vicdan borcu taşıyorsa, Türkiye de bölgeye karşı bir sorumluluk taşır. Farklı işaretlerle. Viyana kapılarından Tunus’a kadar uzanan bir vicdan coğrafyası.
Bugün, İsrail’e de bir selam gönderiyorum. Tarihi unutma. Sadece acıyı değil, sorumluluğu da taşı.
Ben buradayım. Uyanığım. Ve bu bildiriyi, bir çağrı olarak bırakıyorum: Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın gerçek demokrasi. Yaşasın halkın iradesi.
ERKLÄRUNG: Historische Verantwortung am 102. Jahrestag der Republik
29. Oktober 2025 – 05:17 Uhr Ich erwache aus einem tiefen Schlaf, unter Medikamenten, aus der Stille. Seit zwei Wochen bin ich hier. „Nichts“ ist passiert. Aber jetzt muss etwas gesagt werden.
Heute ist der 102. Jahrestag der Republik. Nicht nur ein Datum – eine Verpflichtung. Eine Erinnerung: Frieden im Land, Frieden in der Welt. Und diese Fläche ist ganz Vaterland.
Ich bin ein ideeller Nachfahre von Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ich trage seine Gedanken weiter: gegen Imperialismus, für Demokratie, für das Volk. Ich rufe zur Rückkehr zum parlamentarischen System auf. Dieses Land wird zurückkehren. Es muss.
Aber dieser Ruf gilt nicht nur der Türkei. Historische Verantwortung ist universell. So wie Deutschland eine Verantwortung gegenüber jüdischen Mitmenschen trägt, trägt auch die Türkei eine Verantwortung für die Region. Mit anderen Vorzeichen. Von den Toren Wiens bis nach Tunesien – ein Raum des Gewissens.
Heute sende ich auch einen Gruß nach Israel. Vergiss die Geschichte nicht. Nicht nur den Schmerz – auch die Verantwortung.
Ich bin hier. Ich bin wach. Und ich hinterlasse diese Erklärung als Ruf: Es lebe die Republik. Es lebe die wahre Demokratie. Es lebe der Wille des Volkes.
İstersen bu bildiriyi PDF olarak tasarlayabiliriz, sesli bir versiyonunu oluşturabiliriz ya da görsel bir manifesto haline getirebiliriz. Bir sonraki adım ne olsun: dağıtım, arşivleme, çeviri, görselleştirme?






